Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu Neden ve Nasıl Kurulmalı?

Türkiye'de gıda politikaları yurttaşın aleyhine çalışıyor. Bu durumu tersine çevirmek için Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu'na ihtiyaç var.

05 Şubat 2024 4 Dakika Okuma Süresi
Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu Neden ve Nasıl Kurulmalı?

Türkiye’nin Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu kurması gerekiyor. Gıda politikaları ve gıda güvenliği günlük siyasetin içerisine sıkışmış durumda. Yurttaş ve gıda bilimi arka planda. Bu durum da yurttaşların gıda hakkının her gün ihlal edilmesine, gıda politikalarının lobilere göre düzenlenmesine yol açıyor.

Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na Neden İhtiyaç Var?

Türkiye, Avrupa Birliği’yle müzakere sürecine devam eden bir ülke. Bir gün açılan fasıllar kapatılırsa ve müzakere süreci tamamlanırsa, Avrupa Birliği’nin kurumları da Türkiye’nin resmî kurumlarından olacak. Bu kurumların arasında Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi de var. Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu, gıda ve yem güvenliği konularında bilimsel tavsiye ve destek sunma göreviyle kurulmuş özerk bir kamu kurumu.

Avrupa Birliği’nin mevzuatlarına göre üye devletlerin gıda politikaları tamamlayıcı nitelikte olmalı, halk sağlığını iyileştirmeli ve önlemeli, fiziksel ve ruhsal sağlığa yönelik tehlikeleri ortadan kaldırmalı. Ama uygulamada üye devletlerin her biri kendine özgü gıda güvenliği uygulamalarında bulunuyor. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin yarattığı düzenlemeler de tavsiyenin ötesine geçmiyor.

Geçmediği için de gıda güvenliği uygulamaları ülkelerin anayasal ve idari hukuk sınırlarıyla siyasi baskılar ve lobicilik arasında ülkesine göre değişkenlik gösteriyor. Türkiye, jeopolitik konumu dolayısıyla Avrupa’nın tecrübe ettiği deneyimlerden çok daha fazlasına sahip bir ülke. Tek bir sınırla Ortadoğu ve Arap coğrafyasından keskin bir şekilde ayrışıyor. Kendine has gıda politikaları, gıda güvenliği uygulamaları Avrupa Birliği’ne üye olmakla da değişmeyecek.

Türkiye’de Gıda Güvenliği Nasıl Sağlanıyor?

Türkiye’de gıda alanındaki bilimsel tavsiye ve gıda denetimleri tek bir yerde toplanmış bir biçimde Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, bir kamu otoritesi ve günlük siyasi yaşamın önemli bir parçası. Dolayısıyla gıda politikaları ve gıda güvenliğiyle ilgili kararlar da bu siyasi gelişmelere göre ve ülkenin ekonomik dinamiklerini etkileyen küresel gıda işletmelerine göre alınıyor.

Bu siyasi gelişmeler, Avrupa Birliği’ne üyelik süreciyle gelen ve belirli bir aralıkla sürekli yayınlanması gereken Taklit-Tağşiş Listesi’nin iki yıldır yayınlanmamasını sağlayabiliyor. Yasal mevzuata göre habersiz yapılması gereken gıda güvenliği denetimleri, Tarım ve Orman Bakanı’nın bizzat duyurusuyla branş branş, gün gün haber verilerek gerçekleştirilebiliyor. Denetim ekibi kadrolarına gıda mühendisi istihdam edilmemesini, devletin gıda laboratuvarı altyapısını geliştirmeyerek özel laboratuvarlarla takviye edilmesini de sağlayabiliyor.

Bunların hepsini göz önünde bulundurarak baktığımızda, tarım ve gıda alanında sayılı ülkelerden biri olma potansiyeli bulunan Türkiye’nin gıda güvenliğini sağlamaktan da uzak olduğunu ortaya çıkartıyor. Artık Türkiye’de gıda güvenliğinin siyasi baskılardan kurtarılması, halk sağlığının odak noktaya konulması ve gıda biliminin esas alınması gerekiyor.

Nasıl Bir Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu Kurulmalı?

Gıda güvenliği riskleri gıda biliminin ve teknolojik altyapının gelişmesiyle beraber daha da büyüyor. Mikrobiyolojik gıda kirleticilerinin yanı sıra mikroplastikler, nanomalzemeler, pirolizidin alkaloidler, siyanojenik glukozitler ve daha nice yeni kirleticileri konuşuyoruz. Bunlar ya gıda kaynaklı hastalıkların yayılımını artırıyor ya da yeni gıda kaynaklı hastalıkların gelişmesine ve yayılmasına neden oluyor. Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu bu riskleri araştıracak, yeni akredite analiz metodları geliştirecek ve kamu iletişimi sağlayacak şekilde çalışmalı.

Mevcut gıda sisteminde ve gıda denetimlerinde hala kâğıt tabanlı sistem kullanılıyor. Kâğıt tabanlı sistemin bizi ileriye taşıması mümkün değil. Gerçek zamanlı risk tespiti, gıda sahtekarlığı ve gıdayı bozan istenmeyen organizma ya da maddelerin bulaşmasını azaltmak ve geri çağırma mekanizması güçlendirmek için blokzincir altyapısına sahip bir sisteme ihtiyacımız var. Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu, blokzincir tabanlı sistemiyle tamamen izlenebilir bir gıda altyapısı yaratmalı ve gıda güvenliği risklerini görünür kılmalı.

Yine mevcut sistemde, Avrupa Birliği’ne üyelik süreciyle mevzuata giren fakat girerken bambaşka bir şeye dönüştürülen ve zaman zaman kaldırılmaya teşebbüs edilip sonucunda Danıştay’dan dönen Çalışması Zorunlu Personel adı altında bir sistem var. Bu sistem zaten çalışmıyor. Gıda işletmesi kendini denetlesin diye kendi personelini kendisi alıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı da etkin gıda denetimi gerçekleştirmiyor. Çalışması Zorunlu Personel ve gıda denetim sistemi Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na devredilmeli.

Türkiye Neler Yapmalı?

• Özerk ve bilime dayalı Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu kurulmalı. Kurum yönetiminde TMMOB, TVHB, TTB, akademisyenler ve ilgili bakanlık temsilcileri yer almalı

• Bakanlıklar arası koordinasyon Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu üzerinden sağlanmalı

• Gıda Kontrol Laboratuvarları ve Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü, Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu bünyesine devredilmeli

• Gıda Kontrol Laboratuvar altyapısı genişletilmeli ve Blokzincir İzlenebilirlik Sistemi kurulmalı.

• Özel sektörde Çalışması Zorunlu Personel olarak görev yapan mühendisler Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu kadrosuna alınmalı. Bu personellerin maaş ödemeleri, görev yaptıkları gıda işletmeleri tarafından oluşturulacak havuz aracılığı ile sağlanmalı ve özel alanda çalışan mühendisler gıda işletmelerinin otoritesinden çıkarılmalı

KAYNAKÇA

Bunlar İlginizi Çekebilir

AGPAM’ın sizin için önerdiği çalışmaları okuyun.

Bültene abone olun!

Yazılarımız otomatik olarak mail kutunuza düşsün.
Spam göndermiyoruz!